Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Türkiye’nin hiçbir hadiseyi uzaktan seyretme veya görmezden gelme lüksü yoktur. Sorumluluk sahibi bir ülke olarak, doğru bildiklerimizi cesaretle söylemek hem kendi insanımıza hem de tüm insanlığa karşı görevimizdir.” dedi.
Cumhurbaşkanı? Erdoğan, NEST Kongre Merkezi’nde düzenlenen Antalya Diplomasi Forumu’nun resmi açılışında yaptığı konuşmada, yükselen İslam düşmanlığının hedef aldığı toplum kesimlerinin başında yurt dışında yaşayan Türklerin geldiğini söyledi.
Son dönemde “protesto eylemi” kılıfı altında Avrupa’da, Kur’an-ı Kerim’e yönelik menfur saldırıların çoğunun Türk büyükelçilikleri önünde gerçekleştirildiğini hatırlatan Erdoğan, “Türkiye ve Avrupalı Türkler bu süreçte özellikle provoke edilmek istendi. Düzensiz göç meselesinde 12 yıldır zaten ciddi baskı altındayız. Çatışmalardan ve terör örgütlerinin baskılarından kaçan yaklaşık 4 milyon sığınmacıya ev sahipliği yapıyoruz.” ifadelerini kullandı.
İnsanlığın yüzleştiği bir diğer önemli sorun olan iklim değişikliği konusunda da durumun farklı olmadığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
“Akdeniz çanağında olmamız hasebiyle iklim değişikliğinin menfi etkilerine her geçen yıl daha fazla maruz kalıyoruz. Bu listeyi daha da uzatmak mümkündür. Türkiye’nin hiçbir hadiseyi uzaktan seyretme veya görmezden gelme lüksü yoktur. Sorumluluk sahibi bir ülke olarak, doğru bildiklerimizi cesaretle söylemek hem kendi insanımıza hem de tüm insanlığa karşı görevimizdir. Hakikati konuşanların seslerinin kısıldığı günümüzde böyle bir misyonun zorluklarının şüphesiz farkındayız ama buna rağmen acı da olsa birileri için rahatsız edici de olsa gerçekleri dillendirmeye devam edeceğiz.
Forum boyunca ortaya konacak fikirlerin, bizlere bu mücadelemizde katkı sunacağına inanıyorum. Karşı karşıya olduğumuz jeopolitik riskleri yönetmek için her zamankinden daha aktif, çok yönlü, dikkatli ve soğukkanlı bir politika izliyoruz. Girişimci, insanı ve diplomasiyi öne çıkaran dış politikamızın temelinde kadim değerlerimizle çıkarlarımızın uyumlu birlikteliği vardır. Prensiplerimizden taviz vermeden, ülkemizin menfaatlerini her alanda güçlü bir şekilde savunmanın gayretindeyiz. Yakın dönemde yaşadığımız hadiseler ve tecrübeler bize şunu öğretti; diplomasi, krizlerin barışçıl çözümünde elimizdeki en büyük araçtır.”
“Sıkılı yumruklarla musafaha yapılmaz”
Makulde buluşma iradesi olduğu ve karşılıklı anlayış çerçevesinde hareket edildiği müddetçe aşılamayacak hiçbir engelin olmadığını ifade eden Erdoğan, “Yeter ki diplomasiye şans tanıyalım, alan açalım. Yeter ki maksimalist hedefler peşinde koşmayalım. Her zaman söylediğimiz gibi sıkılı yumruklarla musafaha yapılmaz. Hüsnüniyet, irade ve kararlılığın olduğu her yerde diplomasi ve diyalogla mesafe almak pekala mümkündür. Elbette tüm bunları dillendirirken gerçeklerden kopuk bir romantizmden bahsetmiyorum.” dedi.
Türkiye’nin tarih boyunca olduğu gibi bugün de jeopolitik rekabetin kıran kırana geçtiği bir coğrafyada yer aldığını asla unutmadıklarını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, içeride güçlü olmadan dışarıda güçlü olunamayacağını, sahada varlık göstermeden masada kazanım elde edilemeyeceğini de çok iyi bildiklerini dile getirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Nitekim bu hakikatleri göz önüne alarak son 21 yılda ekonomiden ticarete, savunmadan ihracata her alanda büyük atılımlar gerçekleştirdik. Diklenmeden dik durabilmek için milli onurumuzu, bekamızı, milletimizin hak ve hukukunu koruyabilmek için her türlü adımı attık.” ifadelerini kullandı.
“Milli geliri 238 milyar dolardan 1 trilyon 119 milyar dolara yükselttik”
Ekonomide Türkiye’yi yılda ortalama yüzde 5,5 oranında büyüttüklerini hatırlatan Erdoğan, milli geliri 238 milyar dolardan beş kat artışla 1 trilyon 119 milyar dolara yükselttiklerini söyledi.
Türkiye’yi satın alma paritesine göre milli gelir sıralamasında dünyada 11. sıraya çıkarttıklarını anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
“İhracatı 36 milyar dolardan 256 milyar dolara, turizm gelirlerimizi 13 milyar dolardan yaklaşık 54,5 milyar dolara getirdik. En stratejik alanlardan biri olan savunma sanayinde yerli ve milli üretimin payını yüzde 20’lerden bugünkü yüzde 80’ler seviyesine ulaştırdık. Silahlı-silah insansız hava araçları teknolojisinde Türkiye’nin yazdığı başarı hikayesi herkesin malumudur. Geçtiğimiz hafta 5. nesil savaş uçağımız KAAN’ın da ilk uçuşunu başarıyla yapmasıyla artık bu alanda farklı bir lige yükselttik. Dışişlerinde 163 olan temsilcilik sayımız bugün itibariyle 261’e çıktı. Dünyanın en geniş diplomasi ağına sahip üçüncü ülkesiyiz.
Böylece ülkemizi her alanda yakından takip edilen, sözü, duruşu ve tavrı dikkate alınan, krizlerin ve çatışmaların çözümünde anahtar rol üstlenen bir konuma getirmeyi başardık. Bugün büyük bir gururla ifade etmek isterim ki Türkiye, hem Batı’ya hem Doğu’ya kazan-kazan temelinde ilişkiler kurabilen, Ukrayna-Rusya arasındaki krizde hakkaniyetli bir tutum benimseyen, Avrupa Birliği ile Gümrük Birliği içinde olup dünyanın dört bir yanıyla güçlü ticari ilişkiler geliştirebilen, hiçbir ayrım yapmadan mazluma, mağdura ve ihtiyaç sahibine el uzatan, bekası tehlikeye girdiğinde sahada her türlü tedbiri süratle alabilen velhasıl her alanda aktif, dirayetli, ilkeli, vicdanlı, müessir bir güç olarak öne çıkmaktadır.”
“Gözyaşını ve yıkımı durduracak adımları atamadılar”
Türkiye’nin gelecek dönemde de hakkı haykırmaya, adaleti savunmaya, tüm dünyada dostlarının sayısını arttırmaya devam edeceğini söyleyen Erdoğan, “Suriye, Yemen, Libya ve son olarak Ukrayna’daki çatışmalar bize mevcut küresel sistemin işlevini tamamen kaybettiğini göstermiştir. Ülkemizin gönül coğrafyasında patlak veren bu krizlerde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi başta olmak üzere uluslararası kurum ve kuruluşlar kanı, gözyaşını ve yıkımı durduracak adımları atamadılar.” dedi.
Üçüncü yılına giren Ukrayna krizinde Antalya’daki başlayan İstanbul süreciyle bir üst seviyeye çıkan barış umutlarının, gerekli destek verilmediği için akim kaldığını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “On binlerce insanın hayatını kurtaracak, yaşanan acının yıkımının önüne geçecek tarihi bir fırsat heba edildi, daha doğrusu sabote edildi. Ancak kural temelli uluslararası düzenin iflas bayrağını asıl çektiği yer Gazze olmuştur.” ifadelerini kullandı.
Gazze’de 7 Ekim 2023’ten bu yana yaşanan barbarlığı ve katliamları herkesin içi kanayarak takip ettiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:
“İsrail’in sivil yerleşim yerlerini hedef alan kasıtlı saldırıları sonucunda bugüne kadar çoğu çocuk ve kadın 30 bin Gazzeli şehit edildi. 70 binden fazla Filistinli yaralandı ve yaklaşık 2 milyon insan evlerinden göçe zorlandı. Burada bir hususu çok açık ve net ifade etmek isterim; Gazze’de sadece çocuklar, kadınlar ve siviller canice katledilmedi. Aynı zamanda milyarca insanın uluslararası sisteme, adalete ve hukuka dair inancı da yok edildi. Söz konusu İsrail olunca İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin, görevi küresel barışı temin olan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin, Avrupa Birliği’nin sürekli hak ve hukuktan bahseden kurumlarının tarafsızlıktan dem vuran uluslararası basın yayın organlarının hasılı yıllardır bize örnek gösterilen, güvenmemiz, itibar etmemiz gerektiği söylenen yapıların ne kadar aciz ve işlevsiz olduğunu hep birlikte gördük.
Gazze’de yaşananlar kesinlikle bir savaş değildir, bir soykırım girişimidir. Çünkü savaşın bile uyulması gereken bir ahlakı, adabı ve hukuku vardır. Ana kucağındaki yavruları açlığa ve susuzluğa mahkum eden, hastaneleri, kiliseleri, camileri, okulları, üniversiteleri, mülteci kamplarını, ambulansları bombalayan dün olduğu gibi gıda yardımı almak için sırada bekleyen sivilleri kalleşçe, onursuzca hedef alan bir barbarlıktan bahsediyorum. Ailesiyle güvenli bir yer ararken araçları İsrail güçleri tarafından vurulan ve tüm ailesini kaybeden 6 yaşındaki Hind Receb’in hikayesi, trajik bir hikayeye dönüşmüştür. Aslında Gazze’de öldürülen 15 bine yakın masum çocuğun da hikayesidir o. ‘İnsanlık olarak beni almaya gelecek misiniz? Korkuyorum’ diyen 6 yaşındaki bir kız çocuğunun hayatını, 12 gün boyunca kurtarmayı başaramadık. Maalesef Hind’le birlikte diğer Gazzeli çocuklara karşı sorumluluklarımızı da tam manasıyla yerine getiremedik.”
Erdoğan, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarının ilk gününden itibaren Türkiye olarak ortaya koydukları çabalara, bölgeye gönderilen 37 bin tona varan insani yardımlara, küresel ölçekte yürütülen tüm diplomatik temaslara, refakatçileri dahil 900’den fazla Gazzeli hastanın Türkiye’ye getirilmesine rağmen, bunun mahcubiyetini iç dünyalarında yaşadıklarını söyledi.
(Sürecek)